![]() |
Çeviri: Ali Kaftan |
Karışık oldu başlangıç. Toparlayayım.
Edward Prendick denen bir adam, geçirdiği bir gemi kazasının ardından Dr. Moreau isimli bir bilim insanıyla aynı adaya düşer ve olaylar gelişir... Başlarda çok bir şey anlamayan Ed, zamanla insanlar üzerinde işkence yapıldığı fikrine kapılır. Ardından insanların hayvanlaştırılıp yeni bir köle ırk yaratıldığını falan zanneder. Oysa gerçekte olan doktorun (doktor dedikçe Doktor Who'yu hatırlamadan geçemiyorum :) insan DNA'sıyla çeşitli hayvanları eşleyerek hayvanları insanlaştırma çabası - daha da derinde Tanrı ve Kulları karmaşası yaşanmaktadır. Kitabın yazıldığı dönemde okuduğum kadarıyla bilimdeki hızlı gelişim ve bu gelişmeyi müteakip çılgın doktorların çılgın deneylerine, toplumdan dışlanmışlıkla.....
Tamamlayamadım. Bir kaç ay önce tam da yukarıdaki haliyle yarım bıraktığım bir yazı ve nasıl devam ettireceğime dair en ufak bir fikrim yok son cümleyi...
Anlatmaya çalıştığım şeyi yeniden ele alayım en iyisi; kitabın yazıldığı dönemde bilimde hızlı gelişmeler oluyormuş. Doktorlar insanların ahlaki olarak hazır olmadığı deneylere kalkışıyor ve yakalanırlarsa cezalandırıyorlarmış. Bu yüzden gizli saklı yürüyen bir de gizli bilimsel gelişimler tarihi mevcutmuş. Dr. Moreau'da o çılgın doktorlardan birisi ve yaptığı deneyi bir adada gözlerden uzak ve büyük bir gizlilikle icra ediyor. Pek misafir havasında olduğu da söylenemez çünkü adada kendi tanrısallığını deneyimlerken tanımadığı bir gözlemci çok da hayırlara vesile olur gibi görünmüyor zaten.
Ed adaya geldiğinde başlarda dışlanıyor zamanla kabulleniliyor ve sonunda neler döndüğünü öğrenecek kadar alışıyor yeni hayatına.
Yeni hayatındaki komşuları Moreau'nun çeşiti kanunlarıyla yaşamaya alışmış, yerleşik hayata geçerek, evlerde insani tavırlar sergilemeye başlamış ancak hala bir çeşit vahşiliği bastırma çabasında bulunan "yaratı"lar. Bu yaratılar "yeni gelen misafirin varlığı" değişkeni eklenince hayatlarına, sorgulamaya başlıyorlar ve ilk emir olan "öldürmeyeceksin"i, ardından da "dört ayak üstüne eğilmeyeceksin"i çiğniyorlar. Sonra da şimdiye kadar bastırdıkları bütün güdüler gün yüzüne çıkıyor elbette. İlk yaptıkları eylem de yaratıcı tanrılarına, kendilerine yaptıklarının hesabını sormak ve ilahi adaleti sağlamak oluyor.
Kahramanımız Ed. bir süre yaratılarla birlikte yaşamaya çalışıyor, uyum sağladığını bile hissediyor ancak sonunda kendisini denize atarak mucizevi bir şekilde kurtulmayı başarıyor. Kitabın sonlarında yapılan konuşma ve sorgulamalar gerçekten okumaya değer.
Tavsiyeye gelince, filmini izlemedim lakin kitap kesinlikle okumaya değer. Hatta aylar olmuştu ya okuyalı, tekrar okuyasım geldi hazır hamilelikte yaratım sürecini deneyimlemekteyken... Kim bilir şu tanrısallığı bir de ben tadarım belki -milyarlarca insan ve hayvanın milyarlarca kez yaptığı şeyi bir kez de ben yapıyorum ya, mucize gerçekleşiyor bedenimde kim bilir kaç milyarıncı defa :) Bu kadar basit değil tabi, anlatıldığı kadar karmaşık da değil ayrıca..