![]() |
Çeviri: Mehmet Ada Öztekin |
Tam da bütün bilimkurgular aynı mı gidecek derken edindiğim
bir kitap Karanlığı Taramak. Klasik kurgudan sıkılmaya başlamışken enteresan
bir başlangıç oldu benim için ve neden kurgu bilimi bu kadar sevip önemsediğimi
hatırlayıverdim.
Uyuşturucuyla örülü bir dünyadan söz ediyor yazar. Anladığım
kadarıyla yazar iken kendi deneyimlerinden de faydalanmış bolca.. Fantastik bir
dünyayı eğrisiyle, doğrusuyla betimlemiş. Merak edilen her şeye bir yanıt
vermiş. Klasik ‘uyuşturucu kötüdür’ tavırlarında değil, güzellemelerinin
sonuçlarını gördükçe içselleştiriyorsun süreci ve farkında olmadan istediğin
hayatın bu olmadığına kanaat getiriyorsun.
Gizemini yitiriyor uçan kafalar, dünyanın anlamına böyle haiz
olunmadığını görüyorsun usul usul. İçene duyduğun öfke de diniyor derinde, hiç
denemediğin için -için için- duyduğun
merak da hafifliyor gittikçe.. Yani sıkıcı. Sonuçları diyorum, sıkıcı.
Dokunulmamış bir alanın fahişeliğine tanıklık ediyorsun. Beyninden vurulmuşa
dönmüyorsun da, sarsılıyorsun ufaktan.
Kitaba gelince;
Her zamanki gibi bir kahramanımız var olayların etrafında
döndüğü -karanlık ve daha az karanlıkta yaşayan. Gizli görevle, uyuşturucu
kullanılan ortamlara tamamen adapte olan bir sürü avcıdan sadece birisi. İki
başlı bir hayatın tam ortasında kalan, iyi mi kötü mü olduğundan habersiz.
Hangisi iyi, hangisi kötü aslında, bu da tartışmaya açılıyor galiba. Bilim
kurgu burada giriyor devreye, gelişmiş bir teknoloji sayesinde ajanlık yaparken
tanınamayacakları bir kamuflajları mevcut, gerçekte neye benzediklerini hiç
kimse bilmiyor operasyondan. İki başlı bir hayat; karanlık ve daha az karanlık
olan…
İronik olana gelince, kılık değiştirdikleri zaman gerçekte
olmaları gereken kişiyi oynuyor, kendi kimliklerini de oyun zamanı
kullanıyorlar. Gerçek ve sahte öyle ağır bir yer değişimi yaşıyor ki, gurbet
nere sıla nere bilemiyorlar eskilerin tabiriyle. Bir de üstüne uyuşturucunun
beyin üzerindeki kalıcı tesirleri ortaya çıkmaya başlıyor ufaktan. Vakitlice
fark edebilirse ne ala, bizimki fark edemiyor bile, operasyondakiler alıyorlar
görevden ve içeri girenin sır olduğu rehabilitasyon merkezlerinden birine
yerleştiriyorlar. Hayat oracıkta duruveriyor, ayakta kalabilmek için orada
bulunmaktan başka da çaresi kalmıyor insanın. Oysa aşka düşmüş yeniden,
ergenler gibi heyecanlı ve korkakken… Duruyor zaman, ölüyor dünya. Şizofrenik
bir bunalım halinde tutunuyor –tutunamıyor hayata..
Bir kayboluş hikayesi aslında, tercihler bilinçli yapılıyor,
amaç kötü değilken hayat feda oluyor. Son zamanlarda okuduğum en iyi
bilimkurgulardan biriydi evet, en karanlık kitaplardan da biri diyebilirim
ayrıca. Tavsiye mi? Okuyun elbette, okuyun, okutun. Düşünün üstüne, sadece
uyuşturucudan söz etmiyor irdelendiğinde. İnsan üzerine yazılmış derin bir
kitap bu elimde tuttuğum, fantastik, psikolojik ve hatta felsefik diyebilirim J Öyle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder