5 Eylül 2011 Pazartesi

Kelebek - Henri Charriere

Çeviren: Aydil Balta
Bu kitabı ilk kez lise yıllarımda, evimizin tavan arasındaki anne-babamın parçalanmaya yüz tutmuş kitapları arasında bulmuştum. Annemin aşk konulu bir çok kitabını okuduktan sonra, sıra buna geldiğinde her şey değişmişti benim için. Sanırım bu durumda, her şeyin değişken olduğu ergenlik yıllarıma denk gelmesinin de etkisi olmuştur. Öyle ya, soyut düşünmeyi henüz keşfeden temiz bir zihne, özgürlük kavramını dibine kadar haykıran bir kitap rehberlik etmiş oluyordu.

Bir çoğunuz bu kitabı duymuş, okumuş ya da filmini izlemiştir sanırım. Kitabın bu kadar popüler olması elbette müthiş bir edebi eser olmasından ya da yazarın kullandığı benzersiz dilden kaynaklanmıyor. Bu kitabı gerçek, hislerimi bu kadar derin yapan, bu adamın anlattıklarını gerçekten yaşamış olması. Evet, Henri Charriere gerçek bir adam ve bu yazdıkları gerçekten yaşanmış olan. Bu özgürlük savaşı gerçekten verildi ve kazanıldı. İnanması çok güç değil mi..

Peki nedir verdiği savaş, biraz da ondan bahsedeyim. Detaylara girememek ve O'nun kelimelerini kullanamamak gerçekten çok zorlaştıracak işi. Çünkü, ne yaşadığını çok iyi bilen ve bunu tam da bizim anlayabileceğimiz basitlikte anlatabilmiş (bir yazar değil) sıradan bir adamın hayatı bu. Sıradan olmak, basit bir yaşamı gerektirmiyor çünkü. Bir gün bir şey oluveriyor ve herkes kendi tercih ettiği savaşı yaşamaya başlıyor.

Henri Charriere denen ve hayatını küçük işler çevirerek geçiren bir adam, bir gün bir cinayetin üzerine yıkılmasıyla Fransız Guyanasında ömür boyu küreğe mahkum oluyor. Bu haksız mahkumiyet, adamımızın içinde bir tek duyguyu diriltiyor. Özgürlük. Daha mahkumiyetin ilk gününde kaçılamayan yerden firar panları yapmaya başlıyor elbette.Hikaye biraz da burada başlıyor.

İlk firar deneyimi, iki arkadaş eşliğinde başlıyor. Derme çatma bir tekneyle okyanusa açılıyorlar, cüzzamlıların hapis tutulduğu bir adada bir süre reddedilmişlerin iyi niyetli misafirperverlikleriyle hayatta kalıp tekrar yola koyuluyorlar. Güney Amerikanın kuzeyinde bir sürü yerde bir sürü şey yaşadıktan sonra Kelebek, bir kızılderili kabilesinde uzunca bir süre yaşıyor. Burada kızılderili geleneklerine göre iki kız kardeşle evleniyor, hatta baba bile oluyor. Bir daha asla görmeyeceği çocukların babası. Özgürlük fikri burada da bırakmıyor peşini, ayrılıyor. En çok bu noktada kızdığımı hatırlıyorum Kelebeğe. Orada hem güvenli bir hayat, hem kendisine her şeyiyle bağlı bir aile, hem daha ne olsun, kızılderililer işte. Doğanın çocuklarıyla yarı mistik bir hayat. (Yıllar sonra tekrar okuduğumda hak verir gibi mi oldum ne?)

Boşuna kızmıyorum bu arada, Kolombiyada yakalanıyor ve Fransızlara iade ediliyor. Yeniden kürek cezası ve hatta üstüne firardan kaynaklı 2 yıl hücre cezası. Bağlantıları sayesinde, diri çıkılamayan hücreden her gün aldığı hindistan cevizi ve sigara takviyesiyle, sapasağlam çıkıyor Kelebek.

Çıkar çıkmaz bir sal yapmaya başlıyor ve salın bittiği gün yakayı ele veriyor. 8 yıl hücre cezası daha.. Bu kez her şeyin bittiğini düşünürken, hücre kuralları değişiyor. Haftada bir gün denize girip güneşlenme izni başlıyor hücredekilerin. Bu arada kaçış planları yapmaya devam ederken, bir kahramanlık yapıyor adamımız. Bir mubasır kızının hayatını kurtarıyor ve hücre cezası affediliyor. Şeytan adası denilen ve bu kez gerçekten 'kaçılamamış' olan yere, denizin ortasında, kayalıklarla çevrili bir 'aslında olmayan yer'e gönderiliyor.

Son firar hikayesi de işte tam burada başlıyor. O yüksek kayalıklardan denizi izleyip artık bittiğini düşünürken, görüyor çıkışı.. Kayalıklara vuran dalgaları yüksekten izlerken hep aklıma gelir bu sahne. O dalgaların beni alıp özgürlüğüme götüreceğine inanırım. Kelebek için böyle oluyor tam olarak. O dalgalar, onu alıp özgürlüğüne götürüyor. Venezuela'ya. Venezuela hükumeti, pişmanlığına inanıp, vatandaşlık veriyor ve ölene kadar burada mutlu mesut yaşıyor Kelebek.

Bilinçli bir şekilde iki kez okuduğum nadir kitaplardan birisidir kendileri. Her iki seferinde de bir şeyleri değiştirmiştir içimde. Tavsiyemdir, hala okumadıysanız, hata yapıyorsunuz a dostlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder