2 Ağustos 2012 Perşembe

Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana .......................... Bir Ada Hikayesi l - Yaşar Kemal

Yıllar oldu okuyalı bu kitabı. Geçenlerde bir rüzgar esti, Poyraz Musa geldi aklıma :) O günden beri aklımda, yazayım bu hikayeyi.. Yaşar Kemal'in hakkını vereyim -ben de kim oluyorsam işte- bir okur olarak.. Ne yürek burkan, ne can yakan bir hikayeydi bu. Ne umutlu, ne gelecek vadedendi de aynı zamanda.. Bu arada bu kitap bir serinin ilk kitabı. Dörtleme olarak biliyordum, YKY resmi sitesinde bile dörtleme olarak geçiyor lakin üç kitapta kaldı ne yazık ki. Yıllardır arıyor, bekliyor, dördüncüyü bulamıyorum.. Diğer ikisini de anlatacağımdan emin olabilirsiniz elbette.. Bu arada bendeki kitapların yayın evi Adam olduğu için eski kapak tasarımlarını kullanıyorum.. Kendi okuduğum kitapların kapaklarına riayet etmeye çalışıyorum her zaman.. Neyse, artık anlatıma geçeyim.

Fırat suyu neden kan akıyor? Birinci dünya savaşı sırasında düşmanlar yurda zulmederken, ortadoğuda zulümden beteri işleniyor Yezidilere karşı. Kıyıma uğrayan Yezidilerin kanı akıyor Fırattan, Fırat kızıl akıyor.. 
Lakin hikaye bundan ibaret değil elbette. Hikaye bir savaş Gazisi olan Poyraz Musa üzerinden, o dönemde memlekette yaşananları anlatıyor. Okuyunca diyorsun ki, bugün yaşananların hiç birimizle ilgisi yok aslında, geçmişle uzaktan yakından ilgisi yok. Zulme hep beraber direnmiş, hatta direnememiş halklar var ortada. Göz yaşları ortak, ağıtlar ortak. Bugün yaşanan bambaşka bir aptallık, bambaşka bir yıkımın tarihçesi..

Neyse..
Poyraz, savaş bitince memleketine dönüyor, kimseler yok. Taş taş üstünde değil, düşüyor yola. Lozanda mübadele kararı alınmış. Rumlar evlerinden sökülüp atılmış, adalar boşalmış, haneler başıboş kalmış.. Boşalan adalardan biri, Karınca adası. Poyraz gidiyor adaya, henüz kimseler yaşamazken, bir hayalet ada iken Karınca, bir ev alıyor kendine, yerleşiyor hanesine. Bu arada kanlıları var Poyraz'ın, adını ondan değişiyor, ondan adaya yerleşiyor. Kimsesiz bir hayat istiyor, sessiz, kansız, ölümsüz..
Adada bir süre tek başına olduğunu zannederken Poyraz, bir yaşlı kadın ve bir genç adam görüyor, tanıyor, hatta seviyor zamanla. Lena ve Vasili. Gizlenmişler mübadeleden, gitmemişler yuvalarını terk edip. 'Nasıl giderim?' diyor Lena. 'Gençliğimi, geçmişimi ve şimdimi bırakıp da nasıl giderim a Poyraz..'

Adada üç yalnızinsan, üç ağlayan can, aile oluyor bir anda ki bir gün diğer taraftaki evlerinden sökülen Türk aileler gelmeye, buradaki evlere yerleştirilmeye başlanıyor.. Deniz yoluyla gelmişler, hayvanlar gibi istiflenmişler. Ölenleri olmuş yolda, geçmişlerini bırakmışlar Rumda.. Ve ardından Anadoludaki kıyımda yersiz yuırtsuz kalanlar düşüyor adaya. Açlıktan, hastalıktan, fakirlikten ölmeye yakın geliyorlar. O Anadoludan gelenler içinden hatırladığım bir Dengbej Uso var ki, unutulması nasıl mümkündür bilmem. Kitabı okuduğum 19-20 yaşımda henüz Dengbej nedir bilmezken çıkmıştı karşıma. Kimsenin dilini bilmezlerdi ailece. Kimseye dertlerini diyemezlerdi.. Ta ki Uso o ortak lisanla, ağıt denen o can yangınıyla geceleri dillendirene kadar.. Bir de Rumdaki evinden sökülmüş bir aile var aklımda. Musa kızlarından birine yanıyordu hatırladığımca. O kızın yürek yangınını hatırlıyorum da, bahçemizdeki ağaçlar kendine bakar ya, ahırdaki atlara bakan oldu mu acaba diyordu. Evim evim diyordu da, başka bir şey demiyordu..

Ha bir de kabak çiçeği dolmasını ilk onlardan duymuştum, Yaşar Kemal'in o insanüstü anlatımıyla ağzım sulanmıştı da anneme hemen tarif edip yaptırmıştım :) Biz kabağın meyvesini yeridik eskiden, çiçeğini bilmezidik :)

Bir de hiç aklımdan çıkmayan bir durum var.. Ada insanla doldukça ihtiyaçlar artıyor ve kış gelince halktan bazıları ağaçlara dikiyordu gözlerini. O güzelim cennet adayı zorla terk etmek zorunda kalan Rumların  yıllarca bakıp büyüttüğü o güzelim ormanları kesip odun yapıyordu yurdum insanı.. Bu da utandıran bir tarafıydı aslında..
Kitap güzel, tarih kokuyor. Okununca bakış açısı, fikri gelişiyor insanın. Değişmiyor elbette, gelişiyor sadece. Bizler ne yazık ki kendi çemberlerimizde, kendi bakış açılarımızda yaşayıp duruyoruz. Kitaplar ya da yaşananlar pek değiştiremiyor sabit fikirlerimizi bizim. Öyle işte.



4 yorum:

  1. çok fazla keni yorumunu katmışsın güzel olmamış insanlar bunu okurken özetnini genelde sınav için falan olduğu için öyle düşün.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnsanlar sınav için özete ihtiyaç duyuyorsa kitabı okumayı denemeli bence..

      Sil
  2. Yillar oldu bu kitabi okuyali hatirlattiginiz icin tesekkur ederim,
    Saygilar

    YanıtlaSil